7 Kasım 2010 Pazar

Please Cry For Me Argentina

 
Yalanlarla dolusun gökyüzü. Olmayan parmağımın yerini, senden çaldığım göçmen kuşlarla doldurdum. Çünkü her şey gelip geçer. Ben bu aralar biraz geçmiş olmuşum. Ama bu kimsenin umurunda olmaz, değil mi? Kahkahayla beslenen insanların üzerini çiziyorum kırmızı kalemimle. İlkokulda, başlık attığım kalemle çiziyorum her başın üstünü. Beni bırakıp giden suratlara absurd bıyıklar çiziyorum. Damarlarımızda dolaşan karanlık, üç harfli. Soldan sağa, ilk harfi A. Son harfı I. Ben acıyla dost olmak istemiyorum. Kalbim acı pompalıyor, acı tüm bedenimi ele geçiriyor. Ben kendi gerçeğimi reddediyorum. Hasta da olsam, mutsuz da olsam, kapımı hiç açmasam da boyuyorum tırnaklarımı her gün. Renkleri parmak uçlarımdan başka yerde görmeye tahammül edemiyorum. Bu sabah uyandığımda, ışık ve kuş sesleri bana sadece gözyaşı getirdi. Gözlerimi büyükannemden kalan ipek mendille siliyorum. Rimele buluyorum ipeği. Çünkü sanat her yerde. Çünkü ben, neye tutunacağımı bilmiyorum. Bir Eskişehir sabahı kadar güzel kokmuyor artık hiçbir çiçek. İstanbul karanlığıma savaş açıyor o parlak, sahte ışıklarıyla. Koltukların arkasına saklanıyorum. Kendime ikinci el kadife koltuklardan siper yapıyorum. Nefes aldığın müddetçe, güvende değilsin. Ölümün image-maker'ı olmak istiyorum. Çünkü düşmanına sarılıp, dostundan korkan insanlar olmamızın tek sebebi, aldığımız her nefesin birilerinin çıkarına olması. Yaşamak, öğretildiği kadar güzel değil. Ölüm, huzurun makyajsız hali. Kendimi hayattan korurken ben elimden geldiğince, bana güzel şiirlerden ve mutlu sonla biten masallardan bahsetmeniz ne kadar komik. Size inanmıyorum! İstiklal'in o mide bulandıran kalabalığında yolumu kesip, güzelliğimi bir kalp ile ödüllendiren palyaço kadar dürüst değilsiniz hiçbiriniz. Hayat iddia edildiği kadar lezzetli olsaydı, uyku bu kadar sevilesi olamazdı. Kanıyorsunuz. Annem en son ne zaman taradı saçlarımı, anımsamıyorum. Saç tellerimin arasında, gökyüzünden çaldığım yıldızları besliyorum. Bütün kitaplarımı satıp, kendime kocaman bir televizyon aldım. Sadece reklamları izliyorum. 9.99'a mutluluk satan bir mağaza bulduğum an, amacıma ulaşacağım. Bir doz bile yetecek içimdeki boşluğu doldurmaya. Göz kapaklarıma Tanrının imzasını attım, mavi göz kalemimle. Çünkü "Sanat, taklitten ibarettir" demişti Platon. Çünkü ben, bir sahtekârım. Hayatın kendinden başka bir düzenbaza tahammülü yok. Bir vatanım olmadığını farkettiğim gün kazıdım saçlarımı. Bir dostum olmadığını gördüğüm gün kestim serçe parmağımı. Bir aşka tutunamadığımı anladığımda, yırttım yazdığım tüm mektupları. Kuşların, mevsimlerin, çiçeklerin bir önemi yoktu, gördüm. İki kareli bir bulmaca sütunuydu hayat. İlk harfi doğum, son harfi ölüm.

Çözdüm.




Anita
6.11.2010
İstanbul

Hiç yorum yok: