20 Aralık 2010 Pazartesi

winter





Soğuktan parmak uçlarım uyuştu. Hava durumunu belirleyebilmek isterdim. Yanımdayken yağdırırdım karı mesela. Tam iki metre karla kaplanırdı sokaklar ve kapıyı açıp gidemezdin bile. Burası bizim evimiz olurdu. Parmak uçlarımı ısıtırdın. Ensemde nefesin olurdu. Soğuğu bahane ederken sarılırdım her seferinde. Bahanelere gerek olmasaydı keşke diye düşünürdüm. Hayatı bu denli roman havasında yaşamama gerek olmadığını söylerdin. Senin adına karar verip yanıldığımı söylerdin. İstediğim zaman sarılabileceğimi söylerdin. Sana sarılmak istediğim zaman yanımda olmayışının hesabını kime soracağımı bilemezdim. Üşüyorum ve bu hiç hoş değil. Sigaram bitmek üzere. Sarhoşum. Vodka benim neyime, bira benim neyime diyorum. Ama eve döndüğümden beri de içmeye devam ediyorum. Az önce iki satır arasında koşarak tekele indim. Kapalıydı. Küfürlerimi kendime sakladım. Donuyorum. Saat sabahın dördü olmuş. Aralık ayı elektrikli ısıtıcılar için fazla sert geçiyormuş meğer. Öngörü yeteneğim yok. Sen görünen köyler ve klavuzlardan söz edebiliyorsun. Ben ise bir dakika sonrasını bile göremiyorum. Her konuda ilkin olmak isterdim. İlk beğendiğin, sevdiğin, aşık olduğun, evlendiğin, çocuk yaptığın kadın olmak beni mutlu etmeye yeterdi. Ama en son ne zaman, ne konuda birinci olduğumu hatırlamıyorum. Taksiden indiğimde, aksi yönde son hız koşsam, şöför ne düşünür diye hayal ettim. Her şey çok saçmaydı ve sen yanımda değildin, zaten koşmak da oldukça lüzumsuz bir fikirdi. Ben de yukarı çıkıp kırmızı biber ve mor lahana doğradım. Peynirli, biberli, marullu, domatesli salatamın yanında bira içtim. Midesizin tekiyim. Soğuk canımı yakıyor. Belki de hiç eve dönmemeliydim. Ayşenur'a gelecek hayallerimden bahsederdim. Gökçe'nin sigarasından otlanırdım. Nina adımı telaffuz edemediğinden "Anitaaağ" diye dolaşırdı evin içinde ve iran pilavı pişirirdi. Biss hiç konuşmadan sıkıntıma eşlik ederdi ve Donya eski sevgilisini anlatırdı yine. Tüm bunlar olup biterken Çitos umarsızca etrafta dolanırdı. Benim de seni düşünmeye fırsatım olmazdı. Şimdi ise düşünmek ve üşümekten başka bir eylem bulamıyorum anı değerlendirmek için. Belki de yavru bir kedi bulmalıyım. Ona senin adını koyarım ve sevmeye çalıştığımda elimi tırmalamasına şaşırmam bu durumda. Ne de olsa sevgi istediğinde gelip sırnaşacağını bilirim. Seni bu dünyada kimsenin sevmemesini dilerdim. Bana muhtaç olsan ve bensiz hiç bir şey yapamasan... Entrika kadınlarına hep özendim. İstediğini elde etmek için her şeyi yapan, şeytani bir aşkla hedefine kitlenip, elinden geleni ardına koymayan kadınlara. Ben onlardan biri değilim. Yoluma bir taş koyarsan, beklerim. Yoluma bir duvar örersen, kendime başka bir yol seçerim. Kırık bir çizgi olarak kalırsın defterimin bir köşesinde. En fazla ağlarım. Ama kendimi parçalamayı bilmem. Duvarları yıkmayı bilmem. O yüzden korkarım taşlardan, tuğlalardan, betondan. Hayatımda korkacağım hiçbir şey bırakmamanı isterdim. Ama hayır. Saat dört buçuk. Hava ısınmayacak. Sana sokulamayacağım. Bir sigara daha yakamayacağım. Sadece üşüyerek uyumayı bekleyeceğim.Sabah buzdan bir heykel olarak bulacaklar beni yatağımda. Tabuta konmadan önce, eğilip dudaklarımdan öpeceksin usulca. 


Eriyeceğim.

Anita
12.12.2010
04.32
istanbul

7 yorum:

amelie dedi ki...

düşünmekten uzak kalmaya çalışmak en zoru da bu olsa gerek..

SonradanBilme dedi ki...
Bu yorum yazar tarafından silindi.
Adsız dedi ki...

soğuk hep bir şeyleri hatırlatır bana,hep.

p. dedi ki...

if you away çalıyordu okurken, tesadüf. ben de biraz çakırkeyfim ve tesadüflere fazla mutu oluyorum şu anda.

hava gerçekten soğuk

Elif Gizem dedi ki...

Ne iyi oldu yeniden yazman. Öyle eski zamanlardan beri okurdum ki seni. Nasıl keşfettim bilmiyorum ama uzun süre takip ettim. Sanırım 3 yıl önceydi. Henüz üniversitede öğrenciydim. Şöyle demiştin bir yazında"birlikte şeker kokan kahkahalar atsak ve şaraptan pembeleşse yanaklarımız..." Umarım cümleyi tam ve düzgün bir şekilde hatırlıyorumdur. Öyle sevmiştim ki... Sonra okyanusu hatırlıyorum. Mavi gözlü adamı. Geçmişten bir kaç yankıyı hatırlattım burada sana ve o zamanlardaki kendime. Kendi mavi gözlü adamımı bana getirdim bir an için... Ve seninkini de sana... Sen hep yaz içi su kadın... suyun rengi yok demiştin. Saçların belki de bu yüzden, sırf suya inat simsiyah... Yeniden yazıyor olmana seviniyorum...

Anita Taylor dedi ki...

@amelie, belki de..
@Hadi, :)
@p, antalya ve soğuğu aynı cümlede kullanmayalım. seni seviyorum.
@Elif Gizem, Nasıl mutlu oldum yorumuna.. Teşekkürler. :)

Anita Taylor dedi ki...

@Erkek Fatma, hatırlamazken daha güzeliz sanki.