her güne on günlük iş sığdırdığım, yoğunluktan hiçbir şeye kafa yoramadığım,
bitmeyecekmiş gibi hissettiren birkaç ayın sonunda, hiçbir şey yapmamanın
hazzına sarıldığım günlerdeyim. hiçbir şey derken, hala çalışıyorum, ama daha
makul miktarda. birtakım yan işleri askıya aldım. bir takım okulları
birincilikle tamamladım. birtakım yeni planlara kalkıştım. birtakım güzel
kadınlara ve bu yaz her şeyin güzel olacağı inancıma sarıldım.
güzelden kastım basit. sakin. bol köpekli. bol havuzlu. bol kadınlı. bol
rakılı. bol kahkahalı. bol uykulu. bol iyi ki'li. belki biraz ağlarım yine. ama
gözyaşının birazına da varım. derimi yırtmak isteği duymadığım her gün benim
için yeterli.
bugün aylar sonra boyama yaptım. elmalı bira içtim. güzel müzikler açtım.
bazıları eğlenceli. bazıları hüzünlü. benim için fark etmiyor. ne dinlersem
dinleyeyim, o şarkıyı en sık dinlediğim günlere gidiyorum. en bağdaştıkları
anılara. take me to church benim için sonsuza dek şampanya patlatma savaşı
verdiğimiz yılbaşı gecesi. morning glory her çaldığında buda'da dans ediyorum.
soon we'll be found hala aynı yarayı kanatıp duruyor. iyi ya da kötü, geçmişe
dair her şeye büyük bir açlıkla sarılıyorum. geçmişteki en kötü gün,
gelecekteki en iyi günden güzel geliyor. nostaljiyle sağlıksız bir ilişkim var.
hayatım bitmek tükenmek bilmeyen bir eski özlemiyle geçiyor. oysaki, tomorrow
we'll be free...
bugün neden yazıyorum bilmiyorum. seneidevriyesi geliyor diye mi? yepyeni
bir dönemin başlangıcındayım diye mi yoksa? belki de sadece bir şarkı girmiştir
kanıma. yaz demiştir. yazıyorumdur. kim bilir? ben değil.
yoğunluğun en iyi yanı, nasılsın sorusuna verdiğim tek cevabın ‘yorgun’
olması sanırım. yorgun ve meşgul olmaktan başka bir lüksün yok. iyi ya da kötü
değilsin. yorgunsun. ve meşgul.
bugün, tatilin ilk gününde kendime sordum nasılsın diye. yapayalnızım ve bu
dünyanın en korunaklı şeyi diye geldi ilk cevap. yıllar benden muhteşem bir
tablo yarattı ve emeği geçen herkesin cehennemin dibine kadar yolu var. ben tek
kişilik cennetimde, kurşun geçirmez zırhımla, dünyanın en güzel kadını,
dünyanın en çirkin kadını, dünyanın en güçlü kadını, dünyanın en korkak kadını,
iyi ki varım. keşke varım. neyse ki varım.
varım. ama bana kadar.
yarın küçük bir kıza ingilizce çalıştıracağım. yarın gidip tırnaklarımı
yaptıracağım. yarın kızlarla bira tokuşturacağım. yarın bu yazının neden
yazıldığını anlamayacağım. şimdi de anladığımdan emin değilim. ama buna kafa yormayacağım.
kimse okumasın diye yazılan yazılara da ihtiyaç var en nihayetinde. kimse sevemesin
diye yaratılmış kadınlara. kimse uyumasın diye bekleyen uykulara.
ha bi’ de
so goodbye, so long, sorry boys,my daddy's got a gun my daddy’s got a gun my daddy’s
got a
gun.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder