4 Nisan 2011 Pazartesi

bad stuff happens anyway


Bu yanık kokusuna tahammül edemiyorum artık. Biraz şiddet yardım eder sanmıştım. Ama birkaç tekme ve biraz çığlığın bile iyi gelemediği bir noktadayız. Tenimiz git gide kararıyor, bak. Biz de sürüdekilere benziyoruz git gide. Tek avuntum, acılarımızın da sıradanlaşma ihtimali. Tanrı, dağına göre kar verir demişlerdi. Çığın altında titriyoruz ve bunlar son nefeslerimiz, fark etmiş miydin? Benim hala umudum.. yok. Polyanna, yavşağın tekiydi bir tanem. Ben ise zamanı geri almak ve o hayvan herifin karşısına dikilip "Orospu çocuğu!" diye bağırmak istiyorum tükürükler saçarak. Düşünmeden davranmak istiyorum evet, en basit tanım bu. Oysa ben en fazla "Git." derim. En fazla "Beş para etmez birisin ve seni artık görmek istemiyorum." der ve bi' sigara yakarım. İçime attığım bağırışlar, susup yuttuğum orospu çocukları, Allah belanı versinler ve ölmeni istiyorumlar her şeyin sorumlusu. Umursamaz tavırlarım gerçek değil. Ve bir beni kandırmaya yetmiyor ki bu en kötüsü. Duygularımı çamaşır suyunda boğmak ve yaratılmış en yüzeysel insan olmak gibi bi' hayalim var. Ama depresyon "Neyse ya, hadi sevişelim!" ile geçmiyor ve hiçbir kül tablasına basıp söndüremiyorsun acıyı. Halbuki şimdi, herkesten daha mutlu olmalıydık ve geçmiş, adına layık olan rolden dışarı taşmamalıydı.

Şimdi her şey, eskisinden de kötü.


Anita
04.04.2011
İstanbul


Hiç yorum yok: