bak buraya not düşüyorum. buraya not düşüyorum ki
ağzın bir çocuk ağzı. saat altıyı gösterirken, senin ağzın bir çocuk ağzı,
ellerin hep büyük bana ve şimdi nereye uyuyalım bilmiyorum. bir takım
plansızlıklar. bir takım bekletilmeler. bizi hep bekletsinler. bizi hep
bekletsinler ve kuş koysunlar yolumuza.
o kuşları hep zehra toplasın sonra. sabahlara
kadar bekleyelim biz, hiç sıkılmayalım ama. sular kaynatayım, sigaralar sarayım, hayaller
kurayım ellerini tutmaya dair. sonrası kahveler, sonrası bebek gözlerin. bu
kadar güzel olmasaydın, daha mutlu olabilirdim. korkmadan öperdim belki o
zaman. omzunda yatardım, ne bileyim. bir takım telaşsızlıklar, bir takım adam
omuzları. bana hep omuzların, bana hep kirpiklerin mesela. geçmişimdeki bir
cennetin gölgesi. boğulur muyum
sularında bilmiyorum. ama yaptığın ve yapabileceğin her şeyden ötürü
seviyorum adımlarını ben. sendeki gizilgücün saçlarına çiçekler bırakıyorum tüm
çıkarsızlığımla. çünkü sen bir şarkı söylersin, ben bin çiçek ekerim buralara.
bilmiyorsun. bilmiyorsun ve
söylemiyorum. çünkü kapıları kapatırsan bu bir depremin habercisi olur
sevgilim. yüzümde bir gamze ölür. bu yüzden gizli kapaklı, bu yüzden içimden
suluyorum bütün topraklarını. bu yüzden ellerin hep güzel. gözlerin hep bebek.
bu yüzden ağzın bir çocuk ağzı ve buraya not düşüyorum. buraya not düşüyorum
ki, senden bir şey beklemem, sokağımdan geç yeter.
liv anita taylor
31.08.2013 / kadıköy
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder