31 Ağustos 2013 Cumartesi

29



bak buraya not düşüyorum. buraya not düşüyorum ki ağzın bir çocuk ağzı. saat altıyı gösterirken, senin ağzın bir çocuk ağzı, ellerin hep büyük bana ve şimdi nereye uyuyalım bilmiyorum. bir takım plansızlıklar. bir takım bekletilmeler. bizi hep bekletsinler. bizi hep bekletsinler ve kuş koysunlar yolumuza. o kuşları hep zehra toplasın sonra. sabahlara kadar bekleyelim biz, hiç sıkılmayalım ama.  sular kaynatayım, sigaralar sarayım, hayaller kurayım ellerini tutmaya dair. sonrası kahveler, sonrası bebek gözlerin. bu kadar güzel olmasaydın, daha mutlu olabilirdim. korkmadan öperdim belki o zaman. omzunda yatardım, ne bileyim. bir takım telaşsızlıklar, bir takım adam omuzları. bana hep omuzların, bana hep kirpiklerin mesela. geçmişimdeki bir cennetin gölgesi. boğulur muyum  sularında bilmiyorum. ama yaptığın ve yapabileceğin her şeyden ötürü seviyorum adımlarını ben. sendeki gizilgücün saçlarına çiçekler bırakıyorum tüm çıkarsızlığımla. çünkü sen bir şarkı söylersin, ben bin çiçek ekerim buralara. bilmiyorsun.  bilmiyorsun ve söylemiyorum. çünkü kapıları kapatırsan bu bir depremin habercisi olur sevgilim. yüzümde bir gamze ölür. bu yüzden gizli kapaklı, bu yüzden içimden suluyorum bütün topraklarını. bu yüzden ellerin hep güzel. gözlerin hep bebek. bu yüzden ağzın bir çocuk ağzı ve buraya not düşüyorum. buraya not düşüyorum ki, senden bir şey beklemem, sokağımdan geç yeter.

 


liv anita taylor

31.08.2013 / kadıköy


Hiç yorum yok: