28 Eylül 2013 Cumartesi

sen beni neden sevmiyorsun?




bir noktadan sonra, çok garip kafalar.

neden taşıdıkları meçhul o beyinleri -ki kıvrımları pas tutmuş, yer gök küf ama hala, inatla konuşan insanlar. ben buraya biraz tütün sarıyorum. ben buraya biraz gülüyorum. ben buraya beyinsizin allahı oluyorum, nasıl bir gurur belli değil. üzerime sinmesin küfleri diye koşarken arkama bakmadan, tanrım bunlar ne boktan cumalar. cumartesiler. pazarlar. takvim sayfalarına uğur böcekleri çiziyorum ve bir boka yaramıyor. her yer kamera. her yerde çok hızlı parmaklar. o parmakların değdiği her yerde bulutlar daha bir afili, daha bir film karakteri bütün sokak çocukları. nasıl da alıştık her şeyin kolayına. zoruma gidiyor bütün bunlar. çünkü boktan kelime oyunlarının kadınıyım, allah belamı vereli çok olmuş, saçlarım uzamıyor ve merhaba, yalnız uyanmaya bayılırım! siz ise daima sarmaş dolaş, daima bok kokan yalanlar eşliğinde, burnunuz göğe aşık, kuzum ne ara böyle büyüdünüz? küçük kaldım. küçücük kaldım. kaldırımları titretmiyor adımlarım, nereye koysalar orada kalıyorum. ezbere şarkılar, ezbere şiirler. dinlemeyen adamlara hep güzel şarkılar. okumayı bilmeyen kadınlara hep güzel şiirler. ben size haketmediğiniz her şeyi sunan cinim. olan oldu, şimdi o lambayı yavaşça yere bırak. yaz bitmiş, kışa iki kala hala aynı oyun. ben tek siz hepiniz! çünkü sizinle aynı kaleye gol atmayı deneyecek kadar büyümedim ben, just leave that bitch alone ya da benzemez kimse bana, tavrıma hayran olayım. ben küçüldükçe siz büyürsünüz. siz büyüdükçe ben ufacık. içtiğim bütün rakıların hatrına, bütün izmaritlerin, kavanozlar dolusu, beni neden sevmedin? herkes bir yana, her şey bir kenara, sen diyecek kadar kıymet vermişsem ben, ki az da değilsiniz aslında, ya sen beni neden sevmedin? evde bira yok. evde rakı yok. evde bir bok yok. sen de yoksun ki bu bambaşka bir savaşın son sahnesi. sen beni neden, onlar gibi, onlardan biri gibi, değersiz bir bok parçası gibi, yere düşünce almaya tenezzül etmediğin o beş kuruşluk bozuk paralar gibi, ya sen beni neden, ben sana ben gibi gelmişken, yağmur filan yağarken hani bak bir eylül gecesi, ben vapurlara hep yalnız binip, hep yalnız inen, yatağı hep büyük, yatağı hep kalabalık, sabahları hep yalnız, küfürleri hep kahkahalarla dolu ben ama sen beni neden? sen karşıma yıllardır bambaşka sahnelerde, bambaşka isimlerle, bambaşka şekillerde çıkan, bir şekilde diğerlerinin arasında parlayan, asla benim olmayan, asla bana kalmayan, ben size ne yaptım orospu çocukları?! ben size benzemedikçe, ben saçlarıma papatyalar takmadıkça misal, ben yalanlarla almadıkça gönlünüzü, ben prenses olamadıkça, ben hanımefendiliğin yüzüne tükürdükçe, ben masaya çıkarıp vurdukça bugüne dek iyi kötü bildiğim ne varsa, siz kimsiniz de arkanızı dönüp, topuklarınız götünüze vura vura kaçarken, fırsatçılar doğrultmuş parmaklarını, ha-ha! ha-ha! yalnızlığı hakeden kadına gülelim çünkü on gram bile taşşağımız yok, benzeyemediğimiz her şeyi lanetleyelim. yaşamayı götümüzün yemediği hayatlara kusalım nefretimizi, aciziz biz ve ha-ha! sevmedi seni! ya sen neden sevmedin beni? sen neden sevmedin bak her yer kahkaha! sen beni sevsen ben sana pilavlar yapardım mesela. ben sana hep kahveler, ben sana hep kahkaha. ama bak gülüyorum. gülerken küfürler saçılıyor ağzımdan, kimse duymuyor, ha-ha! nasıl da yalnızım. ha-ha! nasıl da sevmedin beni. o kokuşmuş beyinler, ah o küf yeşili, ah o herkes güzel, ben çirkin. ben sizinle dans etmeyeceğim beyler. ben sizinle dans etmeyeceğim hanımlar. ben sizin arkanızdan oturup tütün saracağım çünkü bak, burada çok şarkı var. beni bu şarkılarla, bu evin bu odasında bırakın ve ciddiye almayın. sizi sevmeyeceğim. sizi sevmeyecek ve size benzemeyeceğim çünkü ben hala burada, bir takım şeylere kıçımla gülüyor ve bir takım adamları çok güzel seviyorum. geçmişimi düşünene kadar geleceğimi merak edecek birgün birisi ve oturup her şeyi boşvereceğiz. her şeyi boşverip biraz tütün saracağız. her şeyi boşverip biraz güleceğiz buraya ve her şeyi boşverip beyinsizin allahı olacağız, nasıl bir huzur belli değil. o güne kadar siz sakın beni sevmeyin. sen sakın beni sevme. birgün başka bir sahne. birgün başka bir isim. birgün başka bir şekilde karşılaşacak ve kaçmayacağız birbirimizden. ben sana yine sen diyeceğim, öncekilerin her birine boşverip. sen benim çirkinliğimi öpeceksin, kimseleri görmeden. şimdilik bütün şarkılar benim. şimdilik siz en güzelsiniz, ben çirkin.

anita 28092013
kadıköy




Hiç yorum yok: