11 Ocak 2016 Pazartesi

hepinizdennefretediyorumamayalnızkendecanımsıkılıyor






asla yüzünüze karşı söylenmemiş olan cümleler yüzünden bu kibiriniz. önce bunu buraya bi' yazalım.

diğerleri gibi olmadığınıza o kadar eminsiniz ki, bu kadar rahat eleştirirken diğerlerini, ilk fırsatta aynı bokları öyle güzel yiyorsunuz ki ilk yumuşak yüzlü gördüğünüze karşı, fırsatçı, ikiyüzlü, bencil puştlar olduğunuz gerçeğini görmek zaman alıyor. olsun. gördüklerimizi unutmakta da üzerimize yok zaten. siz üzerimize basınca boyunuz uzadı diye sevinin, aman etekleriniz kirlenmesin. gerisi bir şekilde hallolur bir şekilde. nedir ki?

böyle böyle delirdim.

nasıl delirdin sevgilim, biraz daha anlatsana?

mesela delirdim çünkü yapaylıktan ölüyorsunuz. mesela her güzel cümlenizin ardından, onu tümüyle geçersiz kılan bir hamle geliyor. mesela aklınızı yiyorsunuz aman size güvenmesin kimse diye. yani güvensin de, hep bi' tedirginlikle. hep bi' emin olalım sizden ama tam o anda hatırlatın yerimizi. çünkü neme lazım, iyi bir aşık olmak, iyi bir dost olmak, hatta iyi bir tanıdık olmak bile eksiltir bir yerlerinizden. neme lazım, insan sayarız sizi, seviyemiz bir deriz, düşersem tutar, düşerse tutarım deriz, neme lazım bir anda aynı çizgide görüveririz kendimizi sizinle ki ne münasebet! bu ne kendini bilmezliktir?!

çünkü yalancısınız, yüzünüz kızarmıyor insanın suratına baka baka yalan söylerken. niye kızarsın hem? sizin kime dürüstlük borcunuz var? zaten hep haklısınız, zaten hep dertlisiniz, zaten hep meşgulsünüz, zaten hep bi' mevzular var. bi' de sizi insan yerine koyanlara insan gibi davranmaya mı efor harcayacaksınız? yok artık! yok daha neler!

sizi kaldırıyorum bir rafa, adınızı parmak uçlarımızda kirletmek bize düşmez ne de olsa. ki zaten bu korkunç dünyadaki tüm dertler arasında, küçücük bi' toz tanesi kadarsınız aslında. ha sineğin ebatı, midedeki bulantı miktarıyla doğru orantılı olmak zorunda değil elbet, ama bunu sonra konuşuruz.

ya da konuşmayız. bilmiyorum.

bildiğim şeyler kısıtlı. bildiğim şeyler: koca bir bok çukurunda yaşadığımız, ikiyüzlülüğümüzde boğulduğumuz, kendi kendime yetmiyor oluşum, çocukların öldüğü bir diyarda yaşadığımız, kendi boktan hikayelerimizde yapayalnız olduğumuz, aynaya bakarken midemin bulanışı, köpeklerin tekmelendiği bir dünyada yaşadığımız, yaşımıza, cinsiyetimize, varlığımıza çok fazla görev yüklenmiş saçma sapan hayatlara sarıldığımız, duygularımı kontrol edemiyor oluşum, kadınların katledildiği bir evrende yaşadığımız, hepinizin geberip gitmeyi hak edişi, zamanı kavrayamıyor oluşum, bizi üzerinde istemeyen topraklarda yaşadığımız, uykunun bi' boka iyi gelmeyişi ama daha mantıklı bir çözüm de bulunamadığı hiçbir şeye, şiir yazmayı beceremiyor oluşum, vesaire. ha bi' de, benim annem güzel annemi blok flütte çalmayı biliyorum yaklaşık 20 senedir. hiçbiri de bi' halta yaramıyor. o ayrı.

değiştir!

konu değiştirme alanında benden iyisi yok. saatte 47 ayrı konu için 47 ayrı gözyaşı dökebiliyorum. hiçbir şey bulamazsam, kendi bunalımıma başka ağızlardan cevaplar veriyorum zihnimde. aman diyorum, başka derdin mi yok? ay diyorum, şu yaşında kendini düşürdüğün hallere bak! hah diyorum, sanki sen onlardan çok farklısın! kapayın çenenizi be! diyorum sonra. bu kadar sığ olduğunuzu bildiğim için kalkmıyorum zaten bu çekyattan. bu yüzden açmıyorum telefonları. bu yüzden göğsünüzde değil yastıklarda ağrıyor başım. bu yüzden ben sizden değilim ve siz, umarım en kısa zamanda hep birlikte geberir gidersiniz.

sonra uyuyorum. öğle saatlerinde kalkıp su içiyorum. geri yatıyorum. akşama doğru uyanıp saate bakıyorum. gün bitmemiş. hiçbir şey değişmemiş. yandaki yastığa geçiyorum. dönüp duruyorum. uyumuyorum. uyanmıyorum. gece oluyor. atıyorum yorganı üstümden. yapacak çok önemli işlerim varmış gibi. yetişeceğim önemli bir yer varmış gibi. görmem gereken insanlar varmış gibi. mecburmuşum gibi çıkıyorum yataktan çünkü insan bir süre sonra yatamaz oluyor. bir süre sonra yatmak bile insanı yoruyor. yataktan koltuğa. dört adım. oturuyorum dizlerim karnımda. her birinizi hatırlıyorum bir bir. her şeyden nefret ediyorum sırayla. yirmi sigara sonra güneş doğuyor. tom waits çalıyor.  korkunç sesime rağmen eşlik ediyorum her satıra.

hiçbir şey değişmiyor.


anita
11o12o16


3 yorum:

Ergin Bay dedi ki...

Şu an, bu yazıyı ikinci kez okumuş oldum. Gözümü kapattığımda sanki bana bunları anlatmışsın gibi hissettim. Gözümü açtığımda da bir çok insana öfke duyduğumu.. Anita yazısı bu. Hislerin kabarması doğal, değil mi? Ve özlemek kendisini okumayı..
Mutlu olduğunu düşünmekle avunabiliyorum sevgili Anita.

Liv Anita Taylor dedi ki...

yorum gelmiş'in vesilesiyle tekrar okudum, aylar önceki anita bugünkü anitanın ruhunu karartmış bulundu.

Ergin Bay dedi ki...

Benim için sıradan.. Oku bu sayfaları ve hisset.
Ve iyi ki..