8 Haziran 2016 Çarşamba

6616





"Şu aranıp duran ellerimi tut!"

Ellerim, ki yeri boynunmuş gibi, uzanıyor boşluğa asırlardır. Ellerim, ki hep seninmiş gibi, sahibini bekliyor yıllardır. Ellerim, ki tüm yol ayrımlarında kaderi belirliyorlar. O telefonu açmak ya da açmamak. Sana bunları yazmak ya da yazmamak. Ellerim, ki yeri boynunmuş gibi...

"Boynun diyorum, boynunu benim kadar kimse değerlendiremez!"

Kendi değerini unutmuş iki evsiz ruh çarpıştığında ortaya çıkan duyguya ne isim koyulur? Büyü diyorsun, eksik. Rüya diyorsun, değil. Ama mesela "Buradayım" diyorsun sen ve açılıyor bütün kapılar. Karşında duramıyor kilitlerim. Kilitlerim ki dünyalar kadar...

"Seni soydum, dünyayı giyindim."

Şimdi soyunuyorum huzurunda, üzerime yük olmuş her ne varsa. Şimdinin büyüsüyle bırakıyorum tüm çiçeklerimi, tüm kirazlarımı, tüm serçelerimi avucuna. Çünkü kaybedecek neyimiz kaldı ki'ler akıyor gözlerimizden artık. Bir kazanıp on yitirdiğimiz tüm oyunlardan, huzura uyuyup kabusa uyandığımız tüm yataklardan, gelenlerden, gidenlerden ve hiç olmayanlardan sonra neyimiz kaldı! Belki birkaç serçe, belki birkaç gece, belki bir ömürdür bizi bekleyen. Belki bir gecede değişiyordur insanın kaderi, bir balkonda otururken. "Ah, bu his geçmesin!" diye, "Ah, bu hiç bitmesin!" diye kaçan uykularda atılıyordur belki en güzel şeylerin temeli. Kim bilir?

Ben bilmiyorum. Belki sen bilirsin.

Tek bir şey istiyorum.

"Bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim. Yetsin..."


anita
7.6.16
girne/kıbrıs

1 yorum:

Unknown dedi ki...

https://youtu.be/eaGpdhienMk