9 Eylül 2016 Cuma

7916





Bak şimdi, bu yollar hep benim. Bu kapılar, bu balkonlar, bu kediler ve sararmaya başlamış yapraklar. Her şeyi bir kenara bırakıp, sadece yaşadığım anlar. Mesela o karavandaki İspanyol ateşi. Mesela o barda çarpışan kadehler. Mesela pembe ojeli ellerimin şekillendirdiği ahtapot bacakları. Olmaz diye bir şey yok. Olmasın isteyen insanlar ve hediye paketine sarılı bahaneler var. Hayatı bir dizi seti sanan adamlar. İkinci bir hayıra tahammül edemeyecek kadınlar. Üstü çizilmiş geceler ve bambaşka bir alfabeyle yeniden yazılanlar. O yüzden, çok abartmanın manası yok, her birimiz bir enkazdan fazlası değiliz yeri geldiğinde. Bunu bilmek, hayatı kolaylaştırıyor. Hem nedir yani, elbette uzayacak saçlarım. Elbette artacak 'benim' dediklerimin sayısı. Çünkü bana kalsa, evreni alır ve bir akvaryuma koyarım. Tüm güzel adamları, tüm şarkıları, tüm kedi patilerini. Bu da benim hastalığım. Herkesi ayrı bir defomla tanıştırıyorum hem. Kimisi sürekli gergin olduğumu biliyor. Kimisi nostalji saplantımı. Kimisi egomla kavgalarımı. Kimisi her kusurumu bilsin istiyorum zaman zaman. Ama insanların böyle şeylere zamanı yok. Kimse aynı adrese ikinci kez uğramanın huzurunu bilmiyor yeterince. Kimse bilmiyor, acıyı, sıkıntıyı, kini bile seviyorsun tanıdıktan sonra. Kimsenin zamanı yok detaylarla uğraşmaya. Ama ben detaylardan aklımı alamıyor ve böylelikle bir kusurumu daha ekliyorum listeye. Değer. Yine de değer. Çünkü çok şey saklı milyonlarca küçük çekmecemde. Her şey için yerim var. Tüm kusurlar için. Tüm detaylar için. Tüm öğrendiklerim için. Durmadan öğreniyorum mesela ben. Cennetin iki dudak arasında olabildiğini biliyorum. İlklerin tükenmediğini. Hadi'lerin ardından iyi ki'ler geldiğini. Son minibüsün kaçta kalktığını, kaçan minibüslerle başlayan masalları. Her şehrin farklı renkte olduğunu. Her sarhoşluğun başka lezzette. Mutluluğun, mutsuzluğun ve uykunun sesini. Bazen yok saymanın, var olmaktan bile zor olabildiğini. Ki bilmediklerim, bildiklerimin yanında göğü deliyorlar. Olsun, mahsuru yok. Bu geceler hep benim. Bu uykular, bu küllükler, bu sokaklar ve asla sormayacağım sorular.

anita
o9.o9.16



2 yorum:

Ergin Bay dedi ki...

"kimse aynı adrese ikinci kez uğramasın huzurunu bilmiyor yeterince."
Bir adrese saplanıp kalmış bir adam olarak sapladığın bu sözcüğü ömrüme işliyor "senin yüreğine kurban be Anita." diyorum. Ben bunu yazarım derya plajının giriş duvarına.
Sonra geçip karşısına sana kadeh kaldırmazsam adam değilim.

Liv Anita Taylor dedi ki...

çok teşekkürler..