Merhabalar!
Haftalardır günce eklememişim buralara, çok da birikmesin. Malum, hayat öyle hızlı ilerliyor ki, unutuyorsun birkaç hafta önceki halini bile kolayca.
Çok fazla bir şey olduğundan da değil ya, yine de özet geçelim.
Dövme stüdyosundaki işimden ayrıldım, geçici bir süreliğine işsiz güçsüz bir kadınım ve tek sorumluluğum olan kurs oldukça iyi gidiyor, iki hafta sonra bitecek olması bile keyfimi kaçırıyor. Uyanamayıp kaçırdığım derslere rağmen bana oldukça iyi geldiğini inkar etmek nankörlük olur.
Polen standart olarak her hafta sonu yanımda. Yılda bir zor kavuştuğun bir insanla her hafta yan yana olmak şaka gibi. Bu rutinden fazlasıyla memnunum.
En yakınım Biss her zamanki gibi en yakınım. Sanırım yüz yıl geçse dahi onun hakkında yazabileceğim en gerçek cümle bu olacak.
Merve ile iletişimimiz eskisi kadar sık değil, elimizde olmayan sebeplerle ve özlemden kavruluyorum desem hiç kimse abarttığımı iddia edemez.
Arada Polen'in yanında Fıratcan da geliyor. Her gelişinde bir şeyler unutup "Şapşal!" dedirtiyor. Gökçe ve 99 liralık ayakkabıları var. Çağrı enfes omlet yapıyor ve kafasını şişirmemi umursamıyor. Çiğdem seke seke evime konuk oluyor eskisi gibi ve bir yerden sonra can sıkıntısı yerini saçma kahkahalara bırakıyor. Sonra kurstaki kızlar var, sonra başka şeyler, sonra bir sürü mutlu olma sebebi.
Şu sıralar beni sıkıntıya sokan tek şey ev arkadaşımla evleri ayırmış olmamızdan dolayı ev arkadaşı aramak ve bir sürü fatura ve tek başına fazla gelen kira ile mundar olacak birkaç haftalık bir sürecin içinde olmam. Belki de birkaç ay. Yine de 'elimden geleni yaptım' rahatlığıyla uyanmış olmak, umut katsayısını da arttırıyor insanın. Tecrübeyle sabit.
Bir de, önüne gelene kahve yapmamalıymış insan sanırım. Ya da bir kahveye bu kadar takılmamalıymış. Aşk sandığın duygunun sadece ama sadece bir gün içinde uçup gitmesi o kadar şaşırtıcı ki. Sanırım zaman zaman kendimi sadece 'seviyorum' hissini özlediğim için birilerini sevmeye şartlandırıyorum ve bunu o kadar başarıyla yapıyorum ki kendimi bile inanılmaz şekilde kandırabiliyorum. Ama bazen, uyandığında sadece rüya olduğunu anlamanın verdiği rahatlığa da ihtiyacı var sanırım insanın. Keşke deme gereği duymuyorum.
Böyleyken böyle işte. Antep fıstığı tüketmekten uyuşmuş dilim ve Sting eşliğinde sigara tüketip misafirimin gelmesini bekliyorum. Sonrasında yemek yapmak, parasız olduğumu bir süreliğine unutmak ve eğlenmek var planlarım arasında.
Bu da en anlamsız, en boş güncem oldu kanımca.
Öpücükler.
Anita
o5.12.2o11
1 yorum:
Günce'nin anlamsızlığını bilmiyorum keza resmini koyduğun kadının ayakları çok güzel gözümü alamadım :)))
Yorum Gönder