14 Temmuz 2015 Salı

me and a gun




Hayatıma hakim olan hisle boğuşuyorum. Dönemsel değil, benimle doğmuş, benimle gömülecek, bir ur gibi taşıdığım, bir leke gibi tenime işlemiş olan hisle. Bir adı yok. Belki biraz boşluk gibi, belki biraz yarımlık. Sonu olmayan bir bekleyiş gibi daha çok. Sanki sürekli bir haberi, bir telefonu, bir zil sesini bekler gibi. Bir şey olacak, o şeye kadar karnımı doyurur, uyur, uyanır, okur, yazar, sevişir, kahkaha atar, çizer, susar, izmaritleri küllüğe bastırıp kahve suyu koyarım. Zaman öldürürcesine yaşamak. Cezasının bitmesini bekleyen bir mahkum gibi. Neyi beklediğimi bilmediğim, sonrasını kestiremediğim, sürekli tetikte, devasa bir bekleyiş bu, devasa bir belirsizlik. Ne zaman bitecek, ne zaman sıram gelecek, ne zaman "Şimdi!" diyeceğim sesimde çiçeklerle bilmiyorum. 

Belki beklemekten vazgeçtiğim zaman. Belki.



anita

Hiç yorum yok: