9 Aralık 2015 Çarşamba

so you dont want to hear about my good day?





Mesela bu şarkı biraz 2009 civarı. Mevsim kış. Topuklu çizmelerim var. Mesela bu şarkıda ben yürüyorum İstiklal boyunca, üşüyorum ve bitmiyor yollar. Ağzımın kenarında bir sigara, göz kapaklarım kapkara. Yine neden kırılmış kalbim, yine niye "Siz beni biraz zor kırarsınız!"lar giymişim üzerime, yine niye soğuk hava ve yine kim bilir neyin şerefine içeceğiz bilmiyorum ama yürüyorum mesela caddede, büyük ihtimal istikamet Mume. İçip içip bardak kırsam bile gelip parmağımı yara bantlarıyla sarıyorlar, şişeleri devirdiğimde surat asmak yerine yetişip telefonumu kuruluyorlar diye. Sonra mesela rimeller çene hizasına indiğinde en yakın arkadaşım (hem de bedava!) Ekin geliyor topluyor beni, o kırmızı şal bizim oluyor, gözlerim biraz kırmızıya dönüyor ve Ekin mutlaka bir kırmızı halı buluyor, üzerinde yürüyeyim diye. Özetle kıpkırmızı adımlarla gidiyoruz Ekin'in evine mesela bu şarkı eşliğinde ama "Sıçarım böyle hayatın bacağına Ekin!" oluyor biraz benim için o gece. " Mesela sızıyorum Ekin'in yatağında, daha iyi bir güne uyanırım belki diye. Sonra sabah oluyor, hiçbir şey değişmiyor, yüzümden başka, yüzümdeki boyaların tazelenişinden başka hiçbir şeye mesai harcanmıyor ve "O zaman ben eve gideyim, şimdi iyiyim" ve mesela bu şarkı, beni öyle sabahlarda evime bırakıyor. Ağzımın kenarında bir sigara. Mesela bu şarkıda ben yürüyorum ev denilen yalnızlığa, sokaklar boyunca.


anita
o9.12.15



Hiç yorum yok: