17 Temmuz 2022 Pazar

kapı-17722





Kapılarla bir problemim var. Her gece mutfaktan odama dönerken daire kapımız kapalı mı diye kontrol ediyorum. Bazen bir tekrar yetiyor. Bazen her geçişimde elim tekrar kapı koluna gidiyor. Tabii ki var bir sebebi. Tabii ki gözyaşı dökmeden başlamıyor böyle takıntılar. Onu hatırlıyorum. Kendi evinin kapısını açtıktan sonra vuruluşunu. Cenazesinde bir gelin kadar güzel olduğunu. O günden beri kapının ardı hep korku bana. O günden beri hiç kimse, kendi evinde bile güvende değil.

Sabaha karşıydı. Bir mesaj kaç kez okunabilirse, o kadar okudum. Sayısız satırdan aklımda kalan sadece iki kahverengi kelimeydi. O iki kahverengi kelimenin zihnimde açtığı odalar. O odalarda otuz üç senedir biriktirdiğim tüm o kara cümleler. O iki kelimenin tercümesi o odalardaki cümlelerin toplamına eşitti çünkü. Dünyanın en kibar insanının elinden, bir kadeh zehir.

Hep söylerim , aşk arabesktir.

Güçsüz olmaktan nefret ediyorum. Aciz anlarımda kendimi terk etmek, bir yabancı gibi çekip gitmek istiyorum. Nefesim her azaldığında. Yanaklarım her ıslandığında. Tek odağım iğne yemeden nefesime kavuşmak. Salt güçsüzlük. Düpedüz acizlik. Bir kadını arıyorum. Kadın kadının yurdu. Kadın kadının nefesine hakim. Şimdi sakin ol, belki yanlış okuyoruzdur, şimdi nefesini yavaşlat, şimdi bana güven. Öyle değil. Öyleyse de dert değil.

Gün geçiyor. Gün geçmek zorunda. Görülecek insanlar var. Anlatılacak dersler. İnsan kimliğimi bir kenara koyup, sadece öğretmen oluyorum bir süreliğine. Gözlerim balon gibi. Öğretmenim, bugün yorgun görünüyorsunuz. Ve gece olduğunda, gece olup da kendimle kaldığımda başlıyor her şey bir daha. En yakın arkadaşım arıyor. Bir şey mi oldu? Nereden anladın, diyorum. Yıllardır anlıyorum ben seni, diyor. Çok fazla fotoğraf paylaşmışsın. Ve tekrar kaleme kağıda uzanmışsın. Doğru söylüyor. Beni yıllardır, belki de benden daha iyi tanıyor.

Diyorum ki kapı. Diyorum ki beni evinden çıkarıp kapıyı kapadı. Diyorum ki ben orada dururken döndü anahtar delikte. Ben kilitli bir kapının ardında kaldım. Ben zihnimin kırmızı odalarında birikmiş ne var ne yoksa hepsinin altında kaldım. Ben bir kez daha kalmıştım tam da bu noktada. Sonrası iyi değildi. Yine iyi olmayacak. Bana yine aynı şeyi yapacaklar. Ben on iki sene önce, en güçlü halimde bile kaldıramamıştım bunu. Ben sonrasında dönüştüğüm o çok daha güçsüz halimle bunu bir daha yaşayamam Ekin. Aynı şey olursa, ben artık ayağa kalkamam. Konuştukça anlıyorum. Bu beni tetikledi. Ben on iki senedir ilk kez böyle hissediyorum. Konuştukça berraklaşıyor durum. Konuştukça görüyorum. Nur topu gibi bir travmam varmış meğer benim. Ben bu ana, bu dakikaya dek bunun bir travma olduğunu bile bilmemişim. Ekin, diyorum sonra. Ekin. Farkına vardığım şeyi söylerken kekelemeye başlıyorum. Ama ne kekelemek. Hayatımda ilk defa. Dakikalarca, ağzımdan çıkan her kelimede kekeliyorum. Kekeledikçe korkuyorum. Ekin, neden korkuyorum?

Bu fark ediş anı neden bu kadar sarsıcı, bunu görmek neden bu dehşet hissi yaratıyor anlamıyorum. Açıp o dönemde yazdığım satırları okuyor ve görüyorum ki, aynı şey yaşanmadığı halde, harfi harfine aynı hisleri tecrübe ediyorum.

Ekin, ben galiba yirmi bir yaşıma ağlıyorum.

Kapının bir yanı korku. Diğer yanı yalnızlık. Buz gibi fayansların üzerinde, yalın ayak bekleyen ben. Avuçlarımda panik, ceplerimde özlem.

Keşke beni şu dünya gözlerimle bir kere mutlu görsem.*

17722
edirne

Hiç yorum yok: